Yemeksepeti’nde ne oldu, işçiler ne istiyor, neden ve nasıl mücadeleye başladılar? Yemeksepeti özelinde son günlerde gelişen işçi eylemleri ne anlatıyor? Bu soruların cevabını işçilerin eylemlerini sosyal medyada yada elinde cep telefonu ile bir kaç resim çekerek analiz eden ve edecek sınıftan uzak kendine sol, sosyalist yada sendika, sendikacıyım diyen yada işçi derneği olduğunu söyleyenler şaşalı görsellerle üyelerine, takipçilerine anlatacaktır. Etüt edip sonuç çıkartacaklardır. Varsın anlatsınlar ama anlatsınlar. Çünkü Yemeksepeti işçileri günlerdir iş yavaşlatma, kontak kapatma, kitlesel eylemlerle tarih yazıyor.
Yemeksepeti İşçileri bize ne anlatıyor? Çok basit, işçiler geçinemiyoruz, asgari ücret dayatmasını kabul etmiyoruz, diyor. Ve buna karşı tepki veriyor, eylem yapıyorlar.
Yemeksepeti direnişi Türkiyede ki sendikalar faciasını bir kez daha ortaya koymuştur. Binlerce Yemeksepeti İşçisi sefalet ücretine karşı etkili kitlesel eylemler yapıyor. Eylemlere patronlar kayıtsız kalamıyor, burjuva siyasetçileri görmek zorunda kalıyor. Sanatçılar destekliyor, halk sahipleniyor. Ancak sarı sendika ve sendikacılar ölü taklidi yapıyor.
Bu anlamda sarı ve sınıf sendikacılığının ayrımını da görmüş oluyoruz.
Online satış sistemi kuralsız, hızlı büyüyen bir sektör. Kendileri çok kazanıyor ama işçilere kazandırmayan bir sistem. Market, yemek, giyim ve aklınıza gelecek her türlü alışverişi kontrol altına almış durumda. AVM’ler dahi showrooma döndü. Vatandaşlar AVM’ye gidip ürünü seçiyor, deniyor uygun olanı bulduktan sonra online sipariş veriyor. İşte online üzerinde verdiğimiz siparişleri moto kurye ve kargocular bize ulaştırıyor.
Özellikle pandemi sürecinin en yoğun ve korkuyla yaşadığımız sürecin kahramanları moto kurye ve kuryelerde bir anlamda hayatın devamını sağlayanların başından gelir. Ancak onlara reva görülen ücret sefalet ücreti.
Evet, Yemeksepeti işçileri sefalet ücretine karşı günlerdir mücadele ediyor. Yemeksepeti patronları kısa vadeli çözümler ve esnaf kurye modeliyle işçilerin mücadelesini, örgütlenmesini engelleyerek işçileri uzun vadeli sefalete mahkum etmek istiyor. Elbetteki bu mahkumiyeti Yemeksepeti işçileri tek başına yaşamayacak.
Bu anlamda Yemeksepeti direnişini iki biçimiyle değerlendirmek gerekiyor. Birincisi sefalet ücretine ve ortalama işçi ücretine dönüşen asgari ücrete karşı verilen bir mücadeledir. Şu anda ülkemizde 10 milyonun üzerinde işçi 4253 TL’ye çalıştırılıyor. Bu konu hepimizi ilgilendiriyor.
İkincisi ise Türkiye’deki işçilerin ücretlendirme sisteminde ki işçilerin aleyhine değişen esnaf kurye modeline karşı verilen bir mücadeledir. Bu konuda hepimizi ilgilendiren bir konudur.
Her iki durum içinde Halk örgütleri ve sendikalar Yemeksepeti direnişine sahip çıkması, destek vermesi gerekir.
Esnaf kurye modeli yaygınlaşması halinde işçi sınıfımızın örgütlenmesi önünde çok büyük engel olacaktır.
Bu modelle parababaları tüm işçilik giderlerini işçilere yıkmak istiyor. Senelik izin, ihbar-kıdem tazminatı, fazla mesaiyi, hafta sonu tatili, iş güvencesi gibi hakları, bununla birlikte işçilerin sendikal örgütlenme haklarını fiili olarak ortadan kaldırmak istiyor. Hedeflenen güvencesiz, ucuz, kölece çalışma koşulları yaratmak.
Dün parça başı ücret, bugün esnaf kurye, yarın fabrikalarda, atölyelerde esnaf makinacı, esnaf usta.
Yani işçi ama işçilikten uzaklaştırılan işçiler olacak.
Esnaf kurye modeliyle işçiler karşı karşıya getirilmiş durumdadır. Bu karşı karşıya getirilmede kazanan Parababaları oluyor.
Yeniden dönelim Yemeksepeti İşçilerinin mücadelesine, Yemeksepeti işçilerinin talebi çok net, asgari ücreti kabul etmiyoruz. 5500 TL olsun. Onun da çok düşük olduğunun farkındalar.
1 Şubat günü kendiliğinden başlayan bir hareket ama bir altyapısı var elbette. Nakliyat-İş Sendikasının 2020’nin sonu başlattığı örgütlenme mücadelesini engellemek için Yemeksepeti iş kolunu evrakta sahtecilikle değiştirmiş 2000’in üzerinde işçinin üyeliğini düşürülmüştü. Ki o dönemde Nakliyat-İş Sendikası çok sayıda eylem yapmış, mücadelesini sürdürmüştür. Yasal prosedür devam etmiş ve bugüne gelinmiştir. Günlerdir Türkiye genelinde süren Yemeksepeti direnişi daha örgütlü bir hal almıştır.
Yemeksepeti işçileri şuan Nakliyat-İş Sendikası üzerinde mücadelesini sürdürüyor. Elbetteki dayanışmasıyla katkı verenler var.
Eylemin başladığı ilk günler çok sayıda işçi kontak kapattı, iş bıraktı, eylemlere katıldı. Özellikle Yemeksepetinin Leventteki Genel Müdürlüğü önü eylemin merkezi oldu. İstanbul, Ankara, Eskişehir, İzmir, Kütahya, Bolu gibi bir çok ilde eylemler kitlesel bir biçimde sürdü. Oysa İşveren bir gün direnir, iki gün eylem yapar sonra bırakır giderler diye bekliyordu. Aslında sınıf mücadelesi vermeyen ama sınıf mücadelesi içinde olduğunu söyleyenlerinde öngörüsü bu yöndeydi. Ama olmadı,işçiler günlerdir direniyor.
Eylem, direniş, mücadele kırıcılığı maalesef her dönemde yaşanıyor.
Yemeksepeti işçilerinin mücadelesini Yemeksepeti patronları haricinde kırmak isteyenler de var. İki türlü engel olunmak isteniyor.
Birinci engel doğrudan engeldir. Türk-İş’e bağlı TÜMTİS işçilerin eylem kararlılığını gördükçe özelikle eylemlere tam kadro katılan BanaBi depolarına giderek yapılan eylemlerin yasal olmadığı, eylemlerin suç teşkil edeceği yönünde açıklamalar yaparak işçilerden kafa karışıklığı yarattı. Bir sendikal rekabet var noktasına getirmeye, mücadelenin öncüsü Nakliyat-İş’in önünü kesmeye çalışıyor. Yani sınıfsal değil rekabetçi bakış açısıyla konuya bakıyor.
Ama tutmuyor.
Yine motorcu dernekleri aynı biçimde davranarak işçileri eylemlerden uzaklaştırmaya çalıştılar. Her ikisinin söylemi Yemeksepeti patronlarının söyleminden farklı değildir.
İkinci engelleyen grup ise Türkiye geneline yayılan moto kurye eylemlerine DİSK’te dahil TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve bağlı sendikaların sessiz kalışıdır. Ve işçi sınıfımız, haklarını aradığı için nankörlükle suçlanması karşısında bu sendikacıların tek bir söz dahi söylememiş olmasını, tepki vermemesini, unutmayacaktır. Sessizlik işverene güç verir, umut olur.
Evet, tüm engellemelere karşı halkımız adeta işçilere kol kanat gerdi, sahip çıktı. Tüketimden gelen gücünü kullanarak Yemeksepetini gerek sosyal medyada gerek bu süreçte Yemeksepetine sipariş vermeyerek işçilerin yanında yer aldı. Ve gazeteciler, aydınlar, sanatçılar ama gerçeği olanlar mesajlarıyla işçilerin yanında olduğunu gösterdiler.
Herkes tarafını seçiyor.
İşçi Sınıfı mücadelesi adına tarihi günlerden geçiyoruz.
Sınıf mücadelesi yükseldikçe mevcut sendikal anlayışlar daha da belirgin hatlarla ayrılmış oluyor.
Ya İşçi Sınıfından ya parababalarından yanasın sınıf mücadelesinin ortası olmaz. Görünen o ki sarı sendikacılık ve sınıf sendikacılığı akla kara kadar taban tabana zıt olduğu daha net anlaşılacak.
Ve görünen o ki işçi sınıfımız bundan sonrada eylemlerini daha etkili daha örgütlü gerçekleştirecek. Ve görünen o ki halkımız hakları için mücadele eden işçilerden yana tarafını daha net göstermeye devam edecek.
Ve görünen o ki Yemeksepeti İşçileri mutlaka kazanacak…